Yunanistan’dan İzmit’e, öğretmenlikten sahaflığa | 1975 yılında başlayan Kıbrıs Barış Harekâtı ile Kocaeli’ye gelen 77 yaşındaki Cevdet Barışçı’nın Türkiye’ye gelme süreci ve Sanat Kitabevi’ni konuştuk. Yunanistan’da öğretmen okulu sınavlarına giren Cevdet Barışçı, kazanarak Eskişehir’e geliyor. 4 yıl Eskişehir’de, 3 yıl ise İstanbul Ortaköy’de eğitimini tamamlayarak Yunanistan’a dönen Barışçı anlatıyor: “Ortaköy’den mezun olduktan sonra mecburi hizmet olarak diplomaları bize vermeden konsolosluğa gönderdiler. Burada verirlerse dönmeyiz diye vermedikleri için diplomaları konsolosluktan aldık. Yunanistan’a gittik, askerliğimizi yaptık. Askerlikten sonra, öğretmenlik için Yunanistan’da kendi okullarımızdan tayin bekledik ama Yunanistan elçiliği bize çalışma izni vermedi. Öğretmenlik yapmadığımız için üçte bir para veriliyordu maaş tatmin etmeyince yapmadık.”
- 1 MÜSLÜMAN RUM DEĞİLİM TÜRK’ÜM
- 2 “SİZLER BARBARSINIZ ”
- 3 TURAN GÜNEŞ’İN YARDIMI
- 4 KİTAPÇILARA BÜYÜK DARBE
MÜSLÜMAN RUM DEĞİLİM TÜRK’ÜM
Yunanistan’ın Kalamata şehrinde 24 ay askerlik yaptığını söyleyip, bölükteki tek öğretmen olduğundan bahseden Barışçı, “Askerliği Yunanistan’da yaptım. Bir gün yüzbaşı dedi ki, ‘Sizler müslüman Rumlarsınız, Türkler Türkiye’de.’ Bana duydun mu deyince, Rumca, duydum dedim. Ben askerliğimi yapmaya geldiysem dinimi değiştirmeye gelmedim. Ben müslüman Rum değilim, Türküm diyerek karşılık verince yüzbaşı bana bacaklarını keseceğim dedi, o kadar kolaysa gel de kes dedim gençlik cesaretiyle.” diyor. Bu olay üzerine aldığı ceza ile Barışçı’nın 24 ay olan askerliği 20 gün uzuyor.
“SİZLER BARBARSINIZ ”
Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca ailesi ile Türkiye’ye gelirken sınırda üzerinde bulunan 2 bin mark ve 10 reşat altını yüzünden döviz kaçırmaktan suçlanıyor. “Beni Dedeağaç’a götürdüler. Küçücük bir metrekare alanda 3 gece kaldım. Yemek, su vermediler. 3 günün sonunda 25 gün ceza verdiler. 25 gün ya yatacaksın ya da para ile satın alacaksın. Kayınpederimi aradık, para gönderdi ve ödeyip çıktık.” diyen Barışçı ekliyor: “Dedeağaç’ın sokağında avazım çıktığı kadar bağırdım. “Sizler barbarsınız, Bulgaristan’a bile gitseniz komünisttir ama bir parça ekmek verir. Çıktıktan sonra kayınvalidem yemek göndermiş, hiç yiyecekte gözüm yok. Lokantaya gidelim diyorlar, yok. Dedim ki beni buradan götürün de ne isterseniz yapın. Oz zamanlar sınırdan kalkan otobüs yoktu. Meriç Köprüsü’nü yürüyerek geçeceksiniz dediler. Gencim o zaman koşa koşa geçtim geldim, İstanbul’a kalkan bir taksi varmış ona binip ailemin yanına gittim. 3 gün boyunca yemek yemedim, açlıktan bir şey olmuyor çocuklar. Ailemle birleştikten sonra yemek yedim.”
Akrabaları burada olduğu için Kocaeli’yi tercih eden Barışçı zorlukların burada bitmediğinden bahsediyor, “İyi kötü bir yerden başlamak gerekiyordu. Evin kira, birikimin yok. Çalışma izni vermiyorlardı. 3 ayda bir polis geliyordu, dükkân açamadık. Dayımın damadı rahmetli Ömer Türkçakal vardı. Yardım istedim, bana “Sana Mareşal yardımcı olur. Seni onunla Ankara’ya yollayalım.” Mareşal diyor ama asıl adı Bayram ile beraber bindik otobüse Ankara’ya gittik.” diyerek nasıl ikamet aldığını anlatıyor; “Taksiye biniyoruz öde muacir diyor. Berbere gittik tıraş oldu, öde muacir diyor ödüyoruz işte. Sonra yine bindik taksiye nereye gittiğimizi bilmiyorum. O dönem rahmetli Dışişleri Bakanı Turan Güneş vardı, hükümet düşmüştü ama milletvekiliydi. Turan Güneş’in evine gittik. Daha alacakaranlık, samimiyetlerinden teklifsiz gidebiliyordu. Turan Güneş’in eşi çıktı. Turan Güneş’i çağırdı. Turan Güneş geldi. Beni tanıttı, ben de Kıbrıs Harekâtı olaylarını anlattım. Sonrasında üçümüz Ulus’a gittik. Cumhuriyetçi Halk Partisi’nin binası oradaymış. Ben salonda otururken onlar görüştü. Beni Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bıraktılar. Sen çık, işin tamam dediler. Çıktım ama polis olmaz dedi. Eyvah dedim, Maraşel’i de kaçırdım Turan Güneş’i de kaçırdım.
TURAN GÜNEŞ’İN YARDIMI
Meclise gittim, inzivalar duruyor, pasaportu gösterdim am Rumca yazdığı için anlamıyorlar. Ben Türk’üm, öğretmenim diyorum. Yalvar yakar girdim Turan Güneş’i görmeye. Olmadığını söyledim. Turan Güneş telefon görüşmesi yaptı ve bana Kıbrıs Yunanistan Daire Başkanı’na git dedi. Koşa koşa gittim. Orada bütün kaydım vardı. O zaman bilgisayarlar yok, sekretere daktiloyla yazdırıldı. Bir dosya oluşturdu, bu dosyanın zimmetle Emniyet’e gitmesi gerekiyor dedi. Emniyete gittiğimde sabahki olmaz diyen polis şimdi oldu dedi, yarın Kocaeli Valiliğine bildiririz ikametini alırsın. Sevine sevine geldim.”
KİTAPÇILARA BÜYÜK DARBE
Oturma izni aldıktan sonra öğretmenlik yapamayınca mesleğine yakın bulduğu için kitapçılık yapmaya karar veriyor Barışçı. 1975’ten bu yıla kadar gelen kitapçılığı zorlu hikayeler ardından başlıyor. “1975’den beri gazete bayiliği de aldık, SEKA’dan ek olarak kâğıt da alıp sattık. Büyüttük o şekilde. Mesleği çok sevdim, hala sabah 8’de gelirim hala akşam 7’ye kadar çalışırım.” diyor Barışçı. 2000 sonrasında kitapların okullara ücretsiz dağıtılmasının kitapçılara çok büyük bir darbe olduğunu söylüyor. “Önceden biz kamyonla yanında kırtasiye ürünleri ile beraber ders kitapları satıyorduk. 2000’den sonra okul kitapları ücretsiz olunca bizim meslekte bitti. İkinci ele geçtik. Eski yeni kitapları alıyoruz, işe yaramayanları dönüşüme veriyoruz.” Kitap sattığı dönemde caddeye kadar varan kuyrukları olan kitabevi şu an sadece içindeki ikinci el kitaplara ev sahipliği yapıyor. Yunanistan’da başlayan hayat hikayesi ile 77 yaşındaki Cevdet Barışçı 20 bin kadar ikinci el kitabın olduğu 48 yıllık Sanat Kitabevin’ini bırakmadan her sabah 08.00’de açmaya devam ediyor.
HABER: ECRİN EBRAR SEKMEN