2009 Yılında Ramazan Bayramının ikinci günü,
Kayseri’nin Talas ilçesinde Üç çocuk Kayboldu.
Yedi yaşındaki Ahmet Tuna Tekin, Altı yaşındaki kardeşi Dilruba Tekin ve On yaşındaki arkadaşları Türkan Ay, şeker toplamak için evlerinden ayrıldılar ve bir daha geri dönmediler.
Ailelerinin ihbarı üzerine başlatılan arama çalışmaları 556 gün boyunca umutla devam etti.
556 günün sonundaki acı gerçek tüm Türkiye’yi yasa boğacaktı.
Tarih 21 Eylül 2009
Kayseri’nin Talas ilçesi her zaman olduğu gibi Ramazan Bayramını neşe içerisinde karşılamıştı.
Akrabalar, tanıdıklar birbirine bayram ziyaretine gidiyor,
Çarşıda, pazarda, kahvehanelerde Ramazan sonrası sohbetler ediliyor, ilçe hareketli zamanlarndan birini yaşıyordu.
Ve elbette çocuklar bu bayram havasının en güzel en renkli unsurları olarak sokaklardaydı.
Bayramın İkinci gününde On yaşındaki Türkan Ay, mahalleden arkadaşları olan Ahmet T. Tekin ve kardeşi Dilruba Tekin’in evlerine giderek annelerinden birlikte şeker toplamak için izin istedi.
Saat akşamüzeri 17:30 civarıydı,
Ne yazık ki onun bu isteği ülkeyi sarsacak korkunç bir olayın ilk adımı olacaktı.
Türkan , Ahmet Tuna ve Dilruba şeker toplamak için yola çıktıklarında sokaktaki apartmanlara girerek tek tek kapıları çalmaya başladılar.
Komşulardan şeker topluyor, bayramlarını kutluyorlardı.
Ama evlerine 180 metre mesafedeki pembe köşk apartmanına girdikten sonra ortadan kayboldular.
Hava karardığında çocukları eve dönmeyen aileler, sokaklara düşerek çocuklarını aramaya başladı.
Her yerde isimlerini bağırarak çocuklarını aradılar ama bulamadılar. Hemen ardından da Polise giderek durumu anlattılar.
Fakat iddiaya göre Polis 24 saat geçmeden kayıp başvurusu kabul edilemeyeceklerini söyledi ve 24 saat sürenin dolması beklendi.
24 saat süre sonrasında başlatılan aramalar günlerce sürdü. Haber kısa sürede tüm Türkiye’de duyuldu. Resmi görevlilerin ve Polisin dışında binlerce gönüllü aramalar için seferber oldu. Gece gündüz demeden çocukların olabilecekleri her yer didik didik arandı.
Günler günleri kovalıyor ama Türkan, Ahmet ve Dilruba’dan en ufak bir iz bulunamıyordu.
Olay gazete ve televizyonlarda sıkça yer aldığı için yüzlerce ihbar gelse de hepsi asılsız çıkıyor güvenlik güçleri her adresten eli boş dönüyordu.
Çocukların kaybolmasının üzerinden Bir yıl geçmişti. Araştırmalarda işe yarar hiçbir bulgu yoktu.
Ama ‘’ AY ‘’ ve ‘’ TEKİN ‘’ aileleri hala umutluydu. Çocuklarının mutlaka sağ salim bulunacaklarını düşünüyorlardı.
Medyanın gündeminden düşmeyen vakaya dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL dahil oldu.
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün verdiği talimatla konusunda uzman kişilerin yer aldığı özel bir araştırma ekibi kuruldu.
Kurulan ekibin başına Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Başkan Yardımcısı Ercan Taştekin getirildi.
TAŞTEKİN ve ekini geçmiş dönemde yapılan tüm sorguları ve edinilen bilgileri yeniden gözden geçirmeye dosyayı en başından yeniden ele almaya başladılar.
O sırada Pembe Köşk Apartmanında oturan bekar bir erkeğin her gün evde temizlik yaptığına ilişkin Polisin aldığı bir not dikkatlerini çekti.
Yapılan araştırmada maddi durumu iyi olmayan ve Almanya da yaşayan ablasının evinde kaldığı öğrenilen adamın olaydan bir gün sonra araba kiraladığı bilgisine ulaşıldı. Hayatı boyunca daha önce hiç araba kiralamadığı belirlendi.
Cep telefonu sinyallerinden çocukların kaybolmasından bir gün sonra kiraladığı arabayla memleketi Yozgat’ın Çayıralan ilçesinde kırsal bir alana gittiği anlaşıldı. Kart bilgileri incelendi ve aynı gün iki bavul aldığı belirlendi.
Artık tüm ipuçları Uğur Veli GÜLIŞIK isimli şahsı gösteriyordu.
TAŞTEKİN ve ekibi, şüphelinin Uğur Veli GÜLIŞIK olduğunu düşünse de yeteri kadar delil toplayabilmek için titizlikle çalıştı.
Uğur Veli GÜLIŞIK ile tesadüfen karşılaşmış gibi yapan sivil polisler onunla sohbet ederek her hareketini gözlemlendi.
Sonunda savcılık izniyle evinde yapılan aramada duvarda temizlenmeye çalışılmış olsa da Türkkan’a ait kan izi ve Ahmet ve Dilruba’nın saçları bulundu.
Gözaltına alınan Uğur Veli GÜLIŞIK sorgusunda suçunu kabul etti.
Olay günü ‘’ Türkan, Ahmet ve Dilruba’nın kapısını çalarak kendisinden şeker istediklerini’’ anlattı.
– ‘’ Çocukları eşim birazdan şeker getirecek ‘’ diye kandırarak eve aldığını, her birini ayrı odaya kilitleyerek onları bağladığını ‘’anlattı.
‘’ Türkan’ı cinsel istismarda bulunduktan sonra bıçak ile, Ahmet ve Dilruba kardeşleri de elle boğarak öldürdüğünü’’ itiraf etti.
Zanlı olayın ardından geceyi amcasının evinde geçirmişti.
‘’ Ertesi gün bir araç kiraladığını satın aldığı bavullara koyduğu cansız bedenleri aracın bagajında Yozgat’a götürdüğünü’’söyledi.
‘’ Daha önce piknik yaptığı için ıssız olduğunu bildiği Yahya Saray Barajı yakınlarında bir yere çocukları üst üste gömdüğünü‘’ anlattı.
13 Mart 2011 de Ahmet, Türkan ve Dilruba’nın kaybolmasından tam 556 gün sonra Yozgat’ın Çayıralan ilçesinde toprağa gömülü halde cansız bedenleri bulundu. Bu trajik olay ülkeyi yasa boğdu.
Olayın aydınlanmasının ardından önce Kayseri de tek kişilik bir hücreye konulan Zanlı
Uğur Veli GÜLIŞIK ardından güvenlik gerekçesi ile Ankara nakledildi.
Bu sırada halk idam cezasının yeniden gündeme gelmesi için protesto gösterieri düzenliyordu.
2009 Yılında Ramazan Bayramının ikinci günü, Kayseri’nin Talas ilçesinde kaçırılan ve cinsel istismara uğradıktan sonra vahşice katledilen,
Yedi yaşındaki Ahmet Tuna Tekin, Altı yaşındaki kardeşi Dilruba Tekin ve On yaşındaki arkadaşları Türkan Ay çocuklarımızın kara yazgılarını hatırlatmamız acıları tazelemek için değil tam aksine yeni acılar yaşanmaması adınadır.
Kaybolmuş ve kaçırılmış çocuklar sorununun, toplum üzerin de oluşturduğu etki yadsınamaz boyutlardadır.
Bu tür suçlar, korku toplumlarının meydana gelmesine neden olmaktadır.
Kaybolma süreci içerisinde çocukta mağduriyet oluşma riski oldukça yüksektir. Bu nedenle kayıp ve kaçırılmış çocuklarla ilgili yürütülecek soruşturmanın önemi daha da artmaktadır.
Devam Edecek
YORUMLAR