Ülkemizin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi 1995 yılında iç hukuk kuralına dönüşmüş olup, çocuğun ekonomik istismardan; tehlikeli işlerde çalıştırılmasından; eğitiminin, sağlığı, fiziksel, ruhsal, moral ve sosyal gelişiminin zarar görmesinden korunması ile her türlü cinsel sömürüye ve suistimale karşı korunmasını yasal bir zorunluluk olarak tanımlamaktadır.
İster yasal, ister sosyal ve etik bir zorunluluk olarak, toplumun her bireyi çocukların ve gençlerin korunması konusunda üzerine düşen sorumlulukları hakkıyla yerine getirmelidir. Ancak bu şekilde yarınlarımızı garantiye alabiliriz.
Hangi ortamdan kaybolursa kaybolsun, nerede olduğu ebeveynleri veya yasal temsilcileri tarafından bilinmeyen ve hakkında kayıp ihbarı yapılmış çocuklar kayıp çocuk olarak tanımlanmaktadır.
Kaybolan ve kaçırılan çocukların meydana getirdiği zarar nedeni ile başta soruşturmacılar olmak üzere alanda görevli çalışanlara ve topluma önemli görevler düşmektedir.
Bu da hukukun, sorumluluk bilincinin, tekniğin, bilimsel yöntemlerin ve tecrübenin harmanlandığı bir zeminde yürütülen mücadele ile sağlanabilir. Yazı dizimizin başında belirttiğimiz
“Kayserili Şeker Çocuklar” olayında, bu mücadelenin önemli bir örneği görülmüştür.
‘’ Çocuklarını koruyamayan, gözetemeyen toplumların geleceği olamaz. ‘’
Türkiye’de çocuk istismarının en kötü şekillerinden birisi olan cinsel sömürü olguları son günlerde daha çok gündeme gelmiştir.
Sivil Toplum Örgütleri, sağlık kuruluşları, üniversiteler ve baroların kurduğu Çocuk Koruma Birimlerinin; ihmal ve istismar konusundaki çalışmaları, bu konuya dikkat çekilmesini sağlamıştır.
Ülke nüfusumuzun yaklaşık 25 milyonu fazlası çocuktur.
Araştırmalar sonucu; çocukların %4 ila %30 arasında cinsel istismara uğradığı tespit edilmiştir. Cinsel istismara maruz kalan çocukların %70’i de 10 yaşın altındadır.
Cinsel istismar vakaları, toplumda genellikle saklanmakta, örtülmekte ve gizlenmektedir.
Vakaların büyük kısmında istismar, çocuğun tanıdığı bir kişi tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu nedenle, cinsel sömürüye maruz kalan bireyler mağduriyetlerini ifade edememekte,
bu mağduriyetleri veya etkileri uzun zamana yayılmaktadır.
2017 Yılında Van’ da yaşanan 38 günlük erkek bebek ‘’ Cinsel İstismar Sonrası ‘’ öldürülmüştü.
Van’da, 2017 yılında, sevgilisinin 38 günlük erkek bebeğine cinsel istismarda bulunup öldüren
Ferdi A.’ı ağırlaştırılmış ömür boyu ve 15 yıl, bebeğin annesi Pınar T.’ı ağırlaştırılmış ömür boyu ve arkadaşları Yılmaz G.’i de 15 yıl hapis cezalarına çarptırılmıştı.
2017 yılında Van da yaşanan bu kan donduran iğrenç olay yetkililer tarafından ortaya çıkartılmasaydı, daha adı konmamış 38 günlük bebek, ya bir çöp konteynerına atılacak ya da
Van’ın kuş açmaz kervan geçmez dağlarının eteklerine gömülerek kayıp çocuk olarak kayda düşecekti.
Kıymetli Anne , Babalar ;
Çocukların yaşı ilerledikçe özellikleri, korunma ve güvenlik durumları ve ulaşılabilirlikleri değişmekte ve farklı amaçlarla, cinsel saldırı, fidye isteme, organ kaçakçılığı, fuhuşa zorlama vb gibi çocuk kaçırmak isteyenlerin açık hedefi haline gelmektedir
Çocukların cinsel istismarı psikolojik ve fiziksel ağır travmaya maruz kalmalarına, yaşam boyu sakatlanmalarına hatta ölümlerine neden olan çok ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
Geleneksel aile yapısına sahip bir ülke olduğumuz dikkate alınırsa; ülkemizde bu olaya yaklaşım şimdiye kadar; daha çok saklama ve olayın açığa çıkmasına izin vermeme şeklindeydi.
Özellikle Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Çocuk Satışı, Çocuk Fuhşu ve Çocuk Pornografisi Ek Protokolü’nde düzenlenen konular hakkında, kamunun, devlet görevlilerinin ve güvenlik, sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık gibi kamu idaresi sektörlerinin bilinçlendirilmesi çabaları yetersizdir. Bu sebeple anne ve babalara çok büyük görevler düşmektedir.
Başta aileler olmak üzere devletin ilgili tüm birimlerinin, eğitim kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin çocuklara sahip çıkması gerekmektedir.
Bu konu bir devlet politikası olarak ve koordineli bir şekilde yürütülmelidir
Eğitim kurumları başta olmak üzere, çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismar konularında etkin eğitimlerin yapılmasıyla ilgili çalışmaların en kısa sürede başlatılması,
Eğitim programlarının gerçekleştirilmesi için gerekli eğitim materyallerinin hazırlanarak, bu yöndeki çalışmalara başlanılması,
Sağlıklı bir gelecek yetiştirebilmek için gerekli sağlık ve sosyal politikaların oluşturulması,
Bu konularda eylem planlarının hazırlanması için gerekli araştırmaların yapılarak bu araştırmalar ışığında çalışmalara başlanması,
Kurum ve kuruluşlardan; bu konuyla ilgili olarak, bilgi edinme hakkı çerçevesinde gerekli bilgilere ulaşılmasının sağlanması,
Son zamanlarda yaşanan olaylarda dikkati çeken, adli tıp hizmetleri ve toplumu rahatsız eden raporlarıyla ilgili kargaşaların yeniden ortaya çıkmaması için, adli tıpla ilgili kurumlarda gerekli düzenlemelerin yapılması,
Adli tıp kurumlarının, (özellikle bu konularda çalışanların) çocukların gizliliğine özen göstermelerinin ve bu konuda çalışanların ek eğitimlerden geçirilmesinin sağlanması,
Ceza kanununda bu konularla ilgili maddelerin yeniden incelenerek, daha caydırıcı maddeler oluşturulmasıyla ilgili çalışmalar yapılması,
Bunların yanı sıra toplumun da konuyla ilgili bilgilendirilmesi ve tehlikeden haberdar edilmesi,
Yaşadığı olay nedeniyle, özel koruma tedbirlerine ihtiyaç duyan çocuklar konusunda gerekli tedbirlerin alınması için kurumsal yapının oluşturulması,
Ülkemizde, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (özellikle Emniyet teşkilatında), SHÇEK, Belediyeler ve sosyal yardım kuruluşlarında; özellikle Sosyal Hizmet Uzmanları (Sosyal Çalışmacı) ve yeterli sayıda psikolog bulundurmaları,
Tüm bu gerekçelerle çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın önü kesilerek, kayıp çocuklar hakkında gereken önlemlerin alınması ve bu konuda sosyal bir politika oluşturulmasına ışık tutulması amacıyla,
Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması kaçınılmaz olmuştur.
Devam Edecek….
YORUMLAR