II. Dünya Savaşı’ndan sonra demokratik ülkeler safında yerini alan ve 1946’daki seçimlerle kalıcı olarak çok partili hayata geçilen Türkiye’de, yapılan bu ilk seçimde “açık oy, gizli tasnif” uygulaması sonuçları şaibeli hale getirdi.
İktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin, kurulalı henüz birkaç ay olan Demokrat Parti (DP)’yi biraz da hazırlıksız yakalama düşüncesiyle 1947’de yapılması gereken seçimleri bir yıl önceye alması, Türkiye’nin demokrasiye geçiş sürecinde birtakım zorluklar yaşayacağının işaretini vermişti.
Seçim sürpriz olmayarak CHP’nin açık üstünlüğüyle bitti. Fakat bundan sonraki dönemde CHP ile DP arasında cereyan eden iktidar- muhalefet ilişkileri sertleşerek devam etti.
1950 yılında yapılan seçimlerde 27 yıllık tek parti iktidarı son bulup CHP’den ayrılan isimlerin kurduğu DP tek başına iktidara geldi.
CHP’NİN YER ALTI FAALİYETLERİNİN ARAŞTIRMA KOMİSYONUN ADI
İSMET İNÖNÜ’NÜN DAMADINA GÖRE CELLATLAR KOMİSYONU.
Demokrat Parti’nin 27 Yıllık CHP İktidarına son vermesi ve iktidara gelmesi sebebiyle CHP’nin ve birtakım basının, ülkede bir iç karışıklık çıkarma eğiliminde olduğu ileri sürülerek, bu yöndeki bazı iddiaların araştırılması için TBMM tarafından ‘’Tahkikat-ı Encümen ‘’ kurulmuştur.
DP’ye yakınlığıyla bilinen hukukçu Ali Fuat Başgil de, bu komisyonun kurulmasını doğru bir karar olarak değerlendirmiştir.
Başgil’e göre bu komisyonla, iktidarın her olumlu girişimini engelleyen, hükümetin uygulamalarını ekseriyetle haklı–haksız eleştiren ve DP açısından “puslu bir hava” oluşturan CHP’nin “yeraltı” faaliyetlerinin araştırılması amaçlanmıştı.
Fakat İsmet İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker ise, CHP’nin gizli bir faaliyetinin olmadığını, dağıttıkları bildirgelerde İnönü’nün konuşmaları, CHP’nin genelge ve bildirileri olduğunu ifade etmiştir.
Toker ayrıca, Tahkikat Komisyonu için, “Cellatlar Komisyonu” derken, bu komisyonla Adnan Menderes’in tek parti rejimini hayata geçirmeyi planladığını ancak buna gücü yetmediğini iddia etmiştir.
CHP’li siyasetçilerden Şeref Bakşık ise, bu komisyonun kurulmasıyla birlikte, “ihtilal sözcüğünün, en çok ve en gelişigüzel kullanılan bir sözcük olduğunu” ifade ederek, artık bir müdahalenin daha net bir şekilde dillendirilmeye başlandığına dikkat çeker. Tahkikat Komisyonu tarafından sorgulanan ve daha sonraki dönemde CHP’den milletvekili seçilen gazeteci Orhan Birgit de bu komisyonun darbeye giden süreçte “bardağı taşıran son damla” olduğunu söylemiştir
Gazeteci Recep Bilginer’e göre de, darbenin “bütün sorumlusu” bu komisyon ve “akıl ve mantığa” aykırı aldığı kararlardır.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ LİDERİ İSMET İNÖNÜ’DEN İHTİLAL BEYAANNAMESİ:
Bir de Tahkikat Encümeni’nin yetkilerinin artırılması için Meclis’te yapılan görüşmelerde CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün 27 Nisan 1960’da sarf ettiği sözler çok tartışılmış, hatta kimi çevrelerce askerî müdahaleye dayanak olarak gösterilmiştir.
Öyle ki, Rıfkı Salim Burçak bu konuşmayı “ihtilâl beyannamesi” olarak nitelendirmiştir.
Anılarda bu sözler taraflarca farklı şekillerde yorumlanmıştır.
İnönü o sözlerinde şöyle diyordu;
“Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa ihtilal behemehâl olur. (…) Biz böyle bir ihtilal içinde bulunmayız, bulunamayız. Böyle bir ihtilal dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Biz demokratik rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejimi istikametinden ayırıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam.”
İnönü bu sözleri dolayısıyla TBMM’den 12 oturum uzaklaştırılma cezası aldı. Konuşmanın kilit noktası ise, “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam” sözleridir.
Bu sözün mimarı da aslında İnönü’nün damadı Metin Toker’dir. Konuşmanın yapılacağı günün sabahı konuşma metni üzerinde çalışan İnönü’ye Toker, “Paşam, artık bunları siz de kurtaramazsınız” deyince,
İnönü de “Doğru, doğru. Onlara bunu da söyleyeyim” demiştir.
Bu sözleri Ali Fuat Başgil, ilk baskısını 1966’da, yani darbeden altı yıl sonra yapan kitabında “esef verici” ve “tarihi” olarak nitelendirirken, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar
darbe öncesi gerekli “zeminin” hazırlandığı şeklinde değerlendirmektedir.
İsmet Paşa’nın TBMM de sarf ettiği;
‘’ SİZİ BEN BİLE KURTARAMAM ‘’ İhtilal Beyannamesi ‘’askeri cephesinde sözlerden bir memnuniyet duyulduğu ifade edilebilir.
Örneğin, o dönemde Eskişehir’de Hava Kuvvetleri Kurmay Albayı Muhsin Batur, bu sözlerin ihtilale “yeşil ışık yaktığını” söyleyerek, subaylar üzerinde etkili olduğunu beyan eder.
Bir başka asker Adnan Çelikoğlu da bir grup subayın Ordu Dil Okulu’ndaki teksir makinelerinde İnönü’nün bu konuşma metnini çoğalttığını söylemiştir.
Bunun dışında, birtakım gelişmelerin de darbeye “zemin” hazırladığını, hatta
28–29 Nisan öğrenci olaylarının CHP tarafından “körüklendiğini” dile getirmiştir.
Darbeden bir ay önce yapılan bu konuşmanın, darbede rol alan
çevreleri “bir şekilde” etkilediği görülmektedir.
Ama bu sözler darbe fikrini meydana getirmekten ziyade, yapacak olanlara “cesaret” vermiştir denilebilir.
İsmet İNÖNÜ sarf ettiği ‘’ SİZİ BEN BİLE KURTARAMAM ‘’ Sözleri ile Cumhuriyet Tarihimizin İlk Cunta Faaliyeti olarak tarih sayfalarında yerini almıştır…
devam edecek,,,
YORUMLAR