Şiddet deyince hepimizin içine bir ürperti geliyor değil mi? Tahmin edersiniz ki bu kelimeyi duyduğunuzda yüzümüzde asık korkunç bir yüz ifadesi belirir. Son zamanlarda ne çok görür olduk bu korkunç yüz ifadelerini. Hatta özel yaşamımda bile çokça kullanılan, bu yüz ifadesinin güçlü hissettirdiği düşüncesi ne büyük yanılgı dimi. En nezaketli davranmamız gereken insanlara çantada keklik gördüğümüz için naçizane üzerine kusabiliyoruz. Neden böyle bir güce ihtiyaç duyar ki insan?
Danışmanlıklarımda çokça şahit olduğum üslup, erkekler dışarıda biriktirdikleri stresi gerilimi eve döndüklerinde kendinden daha zayıf kadınlar üzerinden çıkartıyorlar. Kadınlar ise biriktirdikleri öfkeyi daha zayıf olan çocuklar üzerinden tatmin olurken, çocuklarda ya hayvanlara ya da arkadaşlarına zorbalıkla yaklaşarak böyle zincirleme bir iletişim dili ile birbirimizi etkilemeye başlıyoruz.
Bunun yanı sıra her türlü şiddet içeren haber ve filmleri izleme ile insanlara yansıyanın ve yayılan enerjinin toplumumuzda yapılabilirlik haline gelmesi, kaçınılmaz olduğunu görüyorum. Dün kadına şiddette uluslararası mücadele günüydü. Bu mücadeleye bende bir katkıda bulunmak adına, sizlere günümüzde çokça bahsedilen şiddete karşı şiddetsiz iletişimden bahsetmek istiyorum.
Şiddetsiz iletişim; kendimizi ifade etmede başkalarını dinlemede açıkça, dürüstçe, saygı ve empatik biçimde derinlerdeki ihtiyaca gönülden vermeye yönelten iletişim yoludur.
İçimizde canlı olan hayatı dürüstlükle açık kalple tam olarak ifade edebilmek aynı zamanda karşımızdaki insanın içindeki canlı hayatı anlamaya yönelmek, bağlantı kurmaya çalışmak, yani kalpten yaşama sanatıdır.
Olması gereken nedir dediğimizde şiddetsiz iletişim öğretisiyle Rosenberg çok güzel anlatmış Şiddetsiz iletişimi 4 aşamalı bir akışla anlatıyor.
Şiddetsiz iletişim; dikkatlice gözlem yapma, etkileyen faktör ve ortam şartlarını davranışlar karşısında hissettiğiniz duyguyu, ihtiyaç ve değerlerinize yönelik ricada bulunarak karşı tarafa aktarma diyaloğudur.
Bazı iletişim dilleri bizi doğamızdan uzaklaştırır, bunlar yargılamak, karşılaştırma yapmak ve sınıflandırmak gibi dil kalıpları bireysel sorumluklardan, doğamızdaki şefkatten uzaklaştırır.
Şimdi aşama aşama aşama yargılamadan gözlem nasıl yapılır ,duygu ve hislerimizi nasıl karşı tarafa aktarıp ,istek ve ricalarımızı iletme dilini Marshall Rosenberg temel eseri olan ‘’Şiddetsiz İletişim ‘’kitabından örnekler vererek ilerlemek istiyorum.
1/DEĞERLENDİRMEDEN GÖZLEMLERİNİZİ AKTARMA: Bizi etkileyen gördüğümüz, duyduğumuz ya da dokunduğumuz şeyleri iletişim dilimize hiçbir değerlendirme katmadan net bir şekilde gözlemek.
Değerlendirme: Sen fazlasıyla cömertsin.
Gözlem: Seni öğle yemeği için ayırdığın paranın tamamını başkalarına verirken görünce, fazlasıyla cömert olduğunu düşünüyorum. (Gözlemini acık bir dil yargısız şekilde ifade etme dili)
2/DUYGULARI TANIMLAMAK VE İFADE ETMEK: Gerçek duygularınızı ifade eden sözcüklerle ne olduğunuza dair düşüncelerinizi tanımlayan ifadeleri birbirinden ayırt edin.
A /Olduğunuzu düşüldüğünüz şeye dair tanımlamalar:‘’Birlikte çalıştığım insanların gözünde önemsiz olduğumu hissediyorum’’
Burada önemsiz sözcüğü gerçek duyguların yerine diğerlerinin beni nasıl değerlendirdiği hakkında düşüncemi tarif ediyorum.
B/ Gerçek duyguların ifadeleri:
Böyle bir durumda gerçek duygularımızı anlatmak için ‘’üzülüyorum’’ veya’’ cesaretim kırılıyor’’ demek yararlı olabilirdi.
3/İHTİYAÇLARI, DEĞERLERİ VE ARZULARI BELİRTME
A/BENİM İHTİYACIM NE? ‘’İşte yine başladı…keşke biri onu sustursa!’’
B/TERCÜME ETMEK‘’Onun tekrar konuşmaya başladığını gördüğümde çileden çıkıyorum; çünkü herkesin eşit konuşma fırsatına sahip olmasını istiyorum. Diye ihtiyacı olanı aktarma.
4/İHTİYAÇLARI KARŞILAMAK İÇİN RİCALAR ‘’Küfür kıyamet bağırıp çağırınca istediğini elde edeceğini zannetme’’ (ifadesine karşı aşağıdaki gibi 4 bileşeni kullanarak ifade etmeyi dener misiniz?)
‘’Bana böyle hitap ettiğini duyduğumda moralim bozuluyor; çünkü iş birliğine ve farklılıklarımızı barışçıl bir yolla çözmeye ihtiyacım var. Benim ne olduğumu düşündüğün yerine şu anda ne hissettiğini ve neye ihtiyacın olduğunu söyler misin?
Şiddetsiz iletişimi her iletişim seviyemizde çok farklı durumlarda uygulanabilir bir yaklaşım dilidir. Özel ilişkilerimizde, aile içinde, okulda, kurumlarda, terapi ve danışmanlıklarda, her türlü anlaşma ve çatışma durumlarında, iş görüşmelerinde kullandığımızda sağlıklı, anlaşılır, empatik bir dil ile hoşgörü çerçevesinde daha mutlu huzurlu barışçıl bir toplum inşa edebiliriz.
Burada önemli olan değerler, yargılar ile ahlakçı yargıları birbirine karıştırmamaktır. Dürüstlüğe özgürlüğe, barışa değer verebiliriz. Değer yargıları hayata en iyi şekilde hizmet edebileceği konusunda inançlarımızı yansıtır.
Değerler hayatımızın amacıdır. Sadece kendi hayatımızın değil başkalarının hayatı içinde amaç olmasını istediğimizdir. Bizde bu hoşgörüye sahip bir toplumuz.
Hoşgörü bireyler arasında sağlıklı ilişkilerin kurulmasını sağlar. Farklı yaşam tarzlarına sahip insanlara karşı hoşgörülü olmak, diğerlerini anlama ve empati kurma yeteneğini geliştirir. Bu da insanlarla daha derin bağlar kurmaya ve daha zengin sosyal deneyimlere olanak tanır.
Hoşgörü, aynı zamanda, birisinin görüşlerinin zorla başkalarına kabul ettirilmemesi demektir. Eğitimsiz ve geri kalmış toplumlarda, çıkar çatışmasının etkinlik kazanması, hoşgörüyü yok ederek öfke, kin, düşmanlık ve nefret ortamı doğurur. Bu ortamdan uzak olmak adına hoşgörüsü, alçak gönüllülüğü ve sabrı ile tüm dünyada tanınan Mevlâna şöyle yazmış;
’’ Doğru ile yanlışın ötesinde bir yer var orada buluşalım.’’ Bu öğretiyi yaşam felsefesi edinerek şiddetsiz iletişim dilini çokça kullanıp çocukların, kadınların gülücükler saçtığı şiddetsiz bir toplumda buluşalım.
Sevgi ve hoşgörüyle kalmanız dileğiyle keyifli okumalar.
YORUMLAR