Medeni, müreffeh ve muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak hedefi ile Atatürk tarafından Türk milletine emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti, maalesef gösterilen hedeflerin birçok alanında geride kalmıştır.
Ekonomik, sosyal ve politik olarak muasır medeniyetlerden geri kalınmasının en önemli sebeplerinden birisi de, devlet sisteminin devlet içindeki ve dışındaki nitelikli, örgütlü ve organize yapıların işbirliği içerisinde yürüttükleri koordineli ekonomik intihal ve ihtilaslarına karşı savunma refleksinin zayıf bırakılmış olmasıdır.
Böylece kamu kaynakları bu tür gruplar tarafından kamu aleyhine kişisel hesaplara transfer edilirken ülkenin de ekonomik, sosyal ve de demokratik gelişmesine sekte vurulmuştur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ( Eski ) Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun organize suç örgütü lideri olduğu ‘’ İMAMOĞLU ÇETESİ ‘ ’ Türkiye de ki suç eliti yapıların kamu düzenini ve menfaatlerine karşı yürütülebilecek yeni bir savunma sisteminin nasıl kurulabileceği konusunu yüksek perdeden konuşabilmemiz için bir başlangıç olmuştur.
Atatürk’ün Onuncu yıl nutkunda Türkiye için ortaya koyduğu birkaç önemli hedef bulunmaktadır. Bunlar:
“Ülkeyi dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkarmak; milleti, en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılmak; milli kültürü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmaktır”.
Ancak, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal göstergeleri medeni ve müreffeh ülkelerin ekonomik ve insani gelişim göstergeleri ile karşılaştırıldığında birçok alanda oldukça gerilerde kalındığı açıkça görülmektedir
Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaşılamamasının en büyük sebeplerinden birisi de ülkedeki egemen güçlerin ülkeyi muasır medeniyetlerin seviyesine taşımak gibi özel bir gayretinin bulunmasından kaynaklanmaktadır.
İMAMOĞLU ÇETESİ örneğinde olacağı gibi her ne kadar siyasi ve bürokratik , söylemlerinde bu gayeyi güttüklerini her zaman belirtmiş olsalar da özde kendi konumlarını ve ayrıcalıklarını devam ettirebilmek için bu hedefi hiçbir zaman fiili eyleme dökme girişiminde bulunmamışlardır.
Çünkü böyle bir eylemin gerçekleştirilmesi durumunda, yerel yönetimlerdeki ‘açıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik’ilkeleri gereği yapılacak uygulamalar nedeni ile belediye kaynaklarının kamu menfaatleri aleyhine bu gruplar tarafından paylaşılması mümkün olamayacaktır
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik başlatılan ‘’ İMAMOĞLU ÇETESİ’’ yolsuzluk ve terör soruşturmasında, İstanbulluların parasını kente hizmet yerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kendisi ve yakınları için nasıl bir rant kapısına dönüştürdüğünü dehşetle izliyoruz.
‘’ İMAMOĞLU ÇETESİ’’ etrafında kümelenen Cumhuriyet Halk Partili suç elitleri ülkenin modernleşmesi ve demokratikleşmesine sözde destek verirken, uygulamadaki sahtekarlıkları gereğince, İstanbullular ekonomik hizmet ve insani gelişmişlik alanlarında medeni dünya kentlerinin oldukça gerisinde kalmışlardır.
‘’İMAMOĞLU ÇETESİ’’nin bu sahte yaklaşımları yüzünden Atatürk’ün Onuncu yıl nutkunda belirttiği muassır medeniyetler seviyesini yakalamak ya da üzerine çıkmak İstanbul ve İstanbullular için yalnızca bir hayalden ibarettir.
Çünkü muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için kişisel menfaatler veya yakın çevre menfaatleri yerine ‘kamusal menfaatlerinin’, idarede gizlilik yerine ‘saydamlığın’, sorumsuzluk yerine ‘hesap verilebilirliğin’, oligarşik yönetim yerine ‘demokratik yönetimin’, idarede keyfilik yerine ‘insan haklarına ve onuruna saygılı yönetimin’ öncelikli olması gerekmektedir.
Ancak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bu tür şartların oluşturulması durumunda bürokratik ve de siyasi elitlerin siyasi, ekonomik ve bürokratik güçlerinin sınırlanması ve belediye kaynaklarından aldıkları payların azalması anlamına geleceği için,bütün suç eliti gruplar karşılıklı menfaate dayalı olarak sessiz bir yönetici sınıfı ittifakı içerisinde birbirlerini korumaya, kollamaya ve desteklemeye devam ede gelmişlerdir,
Ancak, güçlerini özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi çerisindeki pozisyonlarından alan organize yapılardan gelen yolsuzluklar, yozlaşma ve anti-demokratik tehditleri sistemli bir şekilde değerlendirecek ve üzerlerine gidebilecek bir yapı bulunmaması nedeni ile İmamoğlu Organize Suç Çetesinin faaliyetleri uzun zamandan beri hep biliniyor olmalarına rağmen bu çete ile etkin bir şekilde mücadele edilememiştir.
Esasen bu durumun farkında bulunan suç elitleri elde ettikleri kamu güç ve kaynaklarını oligarşik veya özel çıkarlar için kullanma cesaretlerini her geçen gün biraz daha artırarak devam ettirerek bugünlere gelebilmişlerdir.
Bu mevcut durumlarının devam ettirebilmeleri için de ülke bir yandan terör, şiddet, kargaşa, ekonomik buhran, siyasi kriz veya gerilim ortamında tutulurken diğer yandan da kurtarıcı rolleri oynanarak kendileri ile mücadele edebilecek güçlü yapıların ortaya çıkması engellenmeye çalışılmıştır.
Böylece sürekli kriz ve gerilim ortamlarının oluşturduğu durumdan etkilenerek ‘durumdan vazife çıkaranlar veya çikarttırılanlar vasıtasıyla ülkenin ekonomik, sosyal ve demokratik gelişmesi sürekli engellenerek ekonomik ve insani kaynakları suç elitleri tarafından kontrol altında tutulmuştur.
Ancak, artık, kamu düzeni ve ekonomisinin daha fazla zarar görmesinin engellenmesi ve İstanbulluların hak ettikleri belediye hizmetlerini layıkıyla alabilmesi açısından, ülke ekonomisini, sağlığını, güvenliğini ve demokratik temini tehdit eden devlet-içi veya dışı her türlü organize yapılar ve onların suç çevresi ile mücadele yürütebilecek özel bir hukuki yaptırımın başlatılması kaçınılmaz olmuştur.
Demokrasilerde hiçbir kişi veya kurum sorgulanamaz veya hesap veremez değildir. Ayrıca, hiçbir kişi ve kurum hatalardan da arî olamaz. Bu sebepledir ki demokratik yönetimlerde açıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensiplerinin uygulamalarından hiçbir kişi veya kurum istisna bırakılmamıştır.
Böyle bir durumun bulunduğu ülkelerdeki rejimlerin adı da zaten demokrasi olarak kabul görmemiştir. Demokrasilerde devletin ve milletin güç ve imkânlarını kullanan bütün kişi ve kurumlar bunları yerinde kullanılıp kullanılmadığının hesabını vermek zorundadır.
Bir takım kişi veya kurumların çeşitli gerekçelerin arkasına sığınarak kimseye hesap vermeme gibi sorumluluktan kaçıcı davranmalarına demokratik rejimlerde müsaade edilemez.
Türk Milletinin ve ülkenin kaynaklarını kullanan kişi ve kurumlardan hiç birinin bağımsız denetim taleplerini dile getirenleri yıpratmak için;
‘legal veya illegal bir örgütün sempatizanı’, ‘falanca ideoloji taraftarı’, vatana sadakati şüpheli’ kişilerden olup; bu sebeple kurumları yıpratmak, tahrik ve tezyif edilerek çalışamaz hale getirmek isteyenlerden olup kötü niyetli talepleri dikkate alınarak sokak eylemleri yapılması arzusu kabul görmemelidir.
Yerel yönetimlerin mali gücünü kullanarak halk adına icraat yapanları sorgulamak bir tabu olmamalıdır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde, yaşanan ekonomik yolsuzlukların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
( Eski ) Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU çevresinde örgütlenen İMAMOĞLU ÇETESİ SUÇ ELİTLERİ, kendilerine siyasal mağduriyet senaryoları çizerek kanunun vesayet altına alma girişimlerini işaret etmek istiyoruz.
Kapalı rejimler yerine, açık, şeffaf ve herkesin yaptığının hesabını verdiği demokratik sistem hem maddi zenginliğimizin hem de sosyal gelişmemizin en büyük teminatı olacaktır.
İşte o zaman Atatürk’ün onuncu yıl nutkunda hedef gösterdiği ‘yurdu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkarmak’ mümkün olacaktır.
Görünürdeki maskeleri ne olursa olsun, aksine yapılanma istekleri, ancak ülkeyi oligarşik ve de baskıya dayanan rejimlere götürmek hedefini güden ve insan haklarına saygısı bulunmayan organize suç elitlerinin aldatmacasından başka bir şey değildir.
Ülkesini en çok sevenler işlerini en iyi yapanlardır. Bu minvalde de işlerinin hesabını en iyi verenlerdir.
Artık günümüzde hiçbir kişi veya kuruma, halk tarafından halk için tevdi edilmiş güçlerin, kendi veya oligarşik çıkarları için kullanmaları; milli kaynakları yağmalama fırsatı verilmemelidir.
Neticede, Ekrem İMAMOĞLU ÇETESİ etrafında örgütlenen suç elitlerinin adli ve idari bağımsız denetim sistemini etki altında bırakabilmesi için yarattıkları siyasi mağduriyet senaryolarına karşı
Türk Milletinin göstereceği tek tavır YALNIZCA HUKUKTAN YANA TARAF OLMAKTIR.
Adli ve idari bağımsız denetim sisteminin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde gerçekleştirilen
560 Milyar Türk Lirası değerindeki yolsuzluk skandalının araştırılmasını engellemek ve sokak eylemleri ile bağımsız yargıyı manipüle etmeye çalışmak yerel yönetimlere çöreklenen suç elitlerinden başka hiç kimseye fayda sağlamayacaktır.
Ekrem İMAMOĞLU Organize Suç Örgütü yolsuzluklarını perdelemek adına yerli ve milli markalarımızın boykot edilerek Türkiye ekonomisine açıktan savaş ilan etmek, İşgal günlerinde Yunan İşgal Kuvvetleri ile Anadolu da iş tutan hainlerin çabaları ile eşdeğerdir.
Hainliğin lüzumu yoktur…
Yunan İşgal Kuvvetleri İzmir’den denize dökülmeden evvel kahraman Kuvva-i Milliye önünde ardına bakmadan kaçarlarken Anadolu’yu ateşe verme mezalimleri ne ise 560 Milyar Türk Lirası yolsuzluk gerçekleştiren suç elitlerinin yargılanma süreci üzerinden mağduriyet masalları yazarak sokakları savaş alanına dönüştürmeye kalkışmak aynı zihniyetin tezahürüdür.
Ekonomik mezalimin lüzumu yoktur…
Ne milliyetçilik ne halkçılık ne de vatan sevgisi tanımında örgütlü suça bulaşmış suç elitlerine taraf olmak, suçu perdelemek diye bir şey görülmemiştir.
Ahmaklığın lüzumu yoktur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesine yuvalanan organize suç elitleri tarafından gerçekleştirilen
560 Milyar Türk Lirası tutarındaki yolsuzluk iddialarının hukuken üzerine gidilmesi milliyetçilerin, ülkücülerin ve vatanı sevenlerin samimiyetlerin ispat edecekleri tek doğru duruştur.
Doğru yerde durmak ve doğru tavrı takınmak saf temiz bir bilinç meselesidir.
Organize suç elitlerine karşı gösterilecek bu kararlı duruş ve bu kararlı tavır Atatürkçülüğün bu topraklarda yeniden hayat bulması adına Türk Gençliğinin Birinci Vazifesidir…
Kurucu Önder M.K ATATÜRK’ün biz Türk Gençlerine yüklediği vazife gereği;
Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi 560 Milyar Türk Lirası yolsuzluk örneğinde olduğu gibi aynı iddia ve belgeler ile ben ve yedi arkadaşım bundan tam iki sene önce İzmit Belediyesi Hizmet Binası önünde ‘’ 50 Milyon TL Nerede ‘’ diye sorgulayan pankartlarımızı açarak İzmit Belediyesindeki
SUÇ ELİTLERİNİN yargılanması için basın açıklaması düzenlemiştik..
Devam Edecek
YORUMLAR