Her milletin kendi sesini bulduğu, kimliğini kuşandığı, geçmişten geleceğe uzanan en sağlam köprüsü dildir. Türk milleti için bu köprü, bin yılların imbiğinden süzülen Türkçedir. İşte bu yüzden, her yıl 13 Mayıs’ta kutladığımız Türk Dil Bayramı, yalnızca bir anma günü değil; bir varoluş manifestosudur.
Ne yazık ki bugün, kendi dilimize karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve özensizlik, geleceğimiz için ciddi bir alarm ziline dönüşmüştür. Günlük hayatta sıkça rastladığımız yabancı kelime istilası, basit ifadeleri bile yozlaştıran kısaltmalar, medyada ve sosyal mecralarda hızla yayılan dil yanlışları, Türkçenin ruhunu zedelemektedir.
Oysa Türkçe, yalnızca kelimelerden ibaret değildir. O, tarihimizin hafızası, kültürümüzün omurgası, milletimizin vicdanıdır. Köktürk Yazıtları’ndan Divanü Lügati’t-Türk’e, Orhun Abideleri’nden Dede Korkut’a kadar nice kaynakta Türkçenin ne denli zengin, güçlü ve derinlikli olduğu ortadadır. Sondan eklemeli yapısıyla eşsiz bir üretkenliğe sahip olan Türkçe, yaşayan diller arasında hâlâ en verimli dillerden biridir.
Bugün gelinen noktada, Türkçe üzerinde süren bu yabancılaşma dalgası, aslında bir kimlik krizinin yansımasıdır. Oysa diline sahip çıkan, kültürüne sahip çıkar; kültürüne sahip çıkan millet, bağımsızlığını daima korur.
13 Mayıs Türk Dil Bayramı vesilesiyle hatırlatmak gerekir ki; Türkçeyi korumak ve doğru kullanmak yalnızca dil bilimcilerin veya akademisyenlerin vazifesi değildir. Bu, her Türk ferdinin boynunun borcudur. Çünkü bir milletin dili, onun şerefidir.
Bu kutlu gün vesilesiyle hepimize düşen görev açıktır: Türkçemize özen göstermek, onu kirletmeden gelecek nesillere taşımak ve kendi sesimizi kaybetmemek.
Türk Dil Bayramı kutlu olsun.
YORUMLAR