Bolu’da bir otelde çıkan yangın, sadece bir ihmalin değil, aynı zamanda vicdan ve sorumluluk yoksunluğunun da ateşini körükledi. Bu yüzyılda, yangın güvenlik sistemlerinin, düzenli denetimlerin ve acil durum eğitimlerinin standart bir uygulama olması gerekirken hâlâ bu tür olaylarla karşılaşıyor olmamız, akıl almaz bir aymazlığın sonucudur. Her gün daha modern binalar ve daha sofistike sistemler övülürken, en temel güvenlik önlemlerinin alınmaması hangi çağın gafletiyle açıklanabilir? Bu soruların cevabı basit: Umursamazlık, denetimsizlik ve sorumluluktan kaçma alışkanlığı.
Ancak olayın asıl utanç verici boyutu, yaşanan can kayıplarının ve trajedinin bile siyasi hesaplaşmalara malzeme edilmesidir. Yangını, belediyenin bağlı olduğu siyasi partiyi karalamak için bir fırsata çevirenler, insan hayatını bile kendi siyasi emellerine hizmet eden bir araç olarak görecek kadar ahlaki çürüme içindedir. İnsan canı üzerinden propaganda yapan bu anlayış, sadece toplumu kutuplaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda sorumlulukların üzerini örtmek için bir sis perdesi görevi görüyor. Bu kadar insanın hayatı tehlikeye atılmışken, “hangi siyasi parti suçlu” tartışması yerine “bu facia neden yaşandı, sorumlular kim ve alınması gereken önlemler neden alınmadı?” sorusuna cevap aramak gerekirken, yapılan tek şey siyaset arenasında bir yangın daha çıkarmak.
Artık kınama değil, hesap sorma zamanı. İhmalin, denetimsizliğin ve bu tür olayları fırsata çeviren siyasi yozlaşmanın karşısında durma vakti geldi. İnsan hayatı, hiçbir siyasi partinin ya da ideolojinin oyunun bir parçası olamaz, olmamalıdır. Bu yangın sadece bir bina değil, aynı zamanda sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin ve acıları bile siyasete alet edenlerin vicdanlarını da yakmıştır. Unutmayalım ki alınmayan her önlem, söndürülmeyen her ihmal ateşi bir gün hepimizi yakabilir.
YORUMLAR